25 Mart Küresel İklim Grevi'nin temasının neden "Kâr Değil İnsanlar" olduğuna güncel haberler üzerinden bakıyoruz.
Fridays For Future, son üç aydır tüm ülkelerin iklim aktivistleri ile yaptıkları çalışmalar sonucu Küresel İklim Grevi’nin tarihini ve temayı geçtiğimiz salı günü duyurdu.
Grevin teması “Kâr Değil İnsanlar” olarak belirlenirken tarih olarak da 25 Mart seçildi. Türkiye’den küresel Fridays For Future ile birlikte çalışan Youth For Climate Türkiye ekibinin yaptıkları basın açıklamasını sizinle paylaşmak istiyorum.
Dünyanın dört bir yanından iklim grevcileri bir sonraki Küresel İklim Grevi için çağrı yapıyor.
Youth For Climate Türkiye, 25 Mart 2022'de yapılacak bir sonraki Küresel İklim Grevi için hazırlanıyor ve Küresel Kuzey'den ve dünya liderlerinden yeşil “göz boyamalı” görüşmelerini durdurmasını talep ediyor ve “İklim Eylemi” adına yürüttükleri yalanları gerçek bir iklim eylemine dönüştürmelerini teşvik ediyor.
İklim tazminatları hayırseverlik değil, siyasi gücün insanlara ve topluluklara geri döneceği dönüştürücü bir adalet sürecidir. Bu süreç krediler şeklinde değil, yerli ve marjinal topluluklardan gelen taleplerin yerine getirilmesi; topraklarını geri almak, iklim krizinden en çok etkilenenlere uyum, kayıp ve hasarlar için kaynak sağlamak - küresel zenginlik, teknoloji ve bilgi ile siyasi gücün hem küresel kuzeyden küresel güneye hem de yukarıdan aşağıya yeniden dağıtılması şeklinde olmalıdır.
Petrol şirketleri ve onları destekleyen daha bile büyük hükümetlerin reklamcıları tarafından hazırlanmış iyi ifadeli yalanları duymaktan bıktık. Bu sefer, sadece taleplerimizi ortaya koymak için değil, insanları paradan daha fazla önemseyen sevgi, empati ve toplumlara özen gösteren sistemleri oluşturmak için sokaklara çıkacağız.
25 Mart 2022'de #KârDegilİnsanlara öncelik vermek için bir araya geleceğiz ve ortak vizyonumuz olan gezegenimizi tüm sakinlerine daha eşit ve iyi kılmak için bir araya gelmeye devam edeceğiz.
Belucistan’dan Yusuf Baluch “Küresel Güneydeki savunmasız topluluklara günlük olarak acı çektirip yükünü taşıtırken, varlıklı ve zengin ülkelere kar sağlayan iklim krizi; kapitalist, sömürücü ve istismarcı sistemin bir sonucudur. İnsanları kazancın önüne koyarak iklim konusunda harekete geçilmesi için mücadele verirken iklim adaleti için de savaşmalıyız.”, diyor.
Türkiye’de, Youth For Climate aktivistleri eylemleri için yer ve saat bilgilerini organizasyonlar tamamlandığında açıklayacaklar.
Gelecek Küresel İklim Grevi ile ilgili aslında neden bu hashtag üzerinde karar verildi siz dinleyicilerle paylaşmak istiyorum.
Öncelikle kısaca verilere bir bakalım;
- 1965'ten bu yana fosil yakıtların amansız kullanımından kaynaklanan küresel emisyonların üçte birine sadece 20 şirket neden olmuş.
- Zengin ülkeler, küresel emisyonların %92'sinden sorumlu ve bunların neredeyse üçte ikisine ABD ve Avrupa'daki ülkeler neden olmakta.
- Dünya nüfusunun en zengin %1'i, en yoksul %50'nin ürettiği kirliliği ikiye katlıyor.
- En zengin %1’in emisyonlarındaki toplam artış, en yoksul %50'ninkinden üç kat daha fazla.
- En zengin %10, 1990 ile 2015 yılları arasında atmosfere salınan emisyonların yarısından fazlasını (%52) oluşturuyordu.
- Bu süre zarfında, en zengin %10, kalan küresel 1.5 derece karbon bütçemizin üçte birini tüketirken bu oran nüfusun en yoksul yarısı için sadece %4'tür.
- Küresel emisyonların %71'inden sadece 100 şirket sorumlu
Fridays For Future toplantılarında genel kanı bugünün dünya liderlerinin insanlığa ve genel olarak ekosistemlere köleliği, soykırım, eko-kırım ve sömürgeciliği teşvik eden aynı açgözlü sistem tarafından hala yaşatılmakta olan geçmiş nesil travmalarından kurtulma şansı borçlu olduğu.
Yaşama hakkımız, temiz suya ve havaya erişim hakkımız, kâr için birkaç kişi tarafından elimizden alınıyor. Buna kalkınma diyorlar ama bir başkasının evinden uzaklaşmak zorunda kalması, temiz suyu ve yiyecek yetiştirmek için toprağını kaybetmesi dendiğinde gelişme nedir ki?
Açgözlülüğün yüceltilmesi tüm gezegeni öldürüyor. Liderlerin harekete geçmemesi bir yana doğrular konuşulmuyor.
İklim krizi bir eşitsizlik krizidir, çünkü En Çok Etkilenen Topluluklar bu ‘acil durum’dan sorumlu olanlar değildir. İklim ve çevre koşullarındaki değişiklikler toplulukları vurduğunda, yerel nüfus etkilenir ve iklim krizi, cinsiyet şiddeti, sınıf eşitsizliği, ırk ayrımcılığı ve zorunlu göç gibi tüm sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri daha da kötüleştirir. İklim krizi bir insan hakları sorunudur. Bu nedenle bu sorun kesişimsel bir şekilde ele alınana kadar iklim adaletine sahip olmayacağız. Ve bu, çoğu hükümetin hala göremediği bir şey. İşte bu yüzden “Kȃr değil insanlar” diyoruz ve bugüne kadar yaşanan kayıp ve zararların bir bedeli olduğunu ve bunun derhal ödenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Kayıp ve zarar demişken aslında bugüne kadar iklim yüzünden birçok insan canını kaybetti. Belki iklim değişikliğinden öldü, yazmıyor kayıtlarda ama 2019 yılında Türkiye’den Berivan Karakeçili var mesela. Her fırsatta hikayesini anlatıyorum. Sizinle de paylaşmak istiyorum.
2019 yılının Ocak ayının 24’ünde yani bundan tam üç sene önce Antalya Kumluca’da hayatında ilk defa gördüğü hortumda yaşamını kaybetti Berivan Karakeçili. Henüz 13 yaşında bir mevsimlik çocuk işçi ve 10 kardeşten en büyüğü idi. Portakal bahçesinde çalışıyordu. Patronu; “kafanıza taş yağsa, çalışacaksınız” diye bağırırken, çatıdan uçan bir sac levha başına çarpıp onu öldürdü.
2013 yılının Şubat ayında İngiltere’de kirli havadan dolayı sık sık yaşadığı ağır astım krizleri sebebiyle hayatını kaybeden Ella Roberta 18 yaşında olacaktı iklim krizi olmasa.
Ella, 9 yaşında hayatını kaybettikten daha sonra dünyada ölüm sebebi olarak kayıtlara iklim değişikliği yazılan ilk kişi oldu. Öldüğü gece hava kirliliğindeki artış, o sırada yaşadığı yer olan Lewisham'daki en yüksek seviyedeydi.
10 gün önce, Kolombiya'da 14 yaşındaki bir yerli çevre aktivisti öldürüldü.
Breiner David Cucuname, cuma günü, Kolombiya’da Nasa yerli halkının bir üyesi olan Breiner topraklarını ülkenin birçok silahlı grubunun saldırılarına karşı korumayı amaçlayan silahsız bir grup olan ve içinde babasının da bulunduğu ‘Yerli Muhafızlar’la devriye gezerken vurularak öldürüldü.
Daha birçok isim var bildiğim aslında ama bu çocukların hikayeleri hep aynı krizin altında birleşiyor. Kimisi yavaş yavaş hava kirliliğinden, kimisi hızla gelen bir iklim felaketinden, kimisi de senelerce sömürge altında yaşadığı topraklarını savunurken ölüyor.
Hikayelerimiz farklı zannediyoruz…
Ama sonuçta çocuklar ölüyor. Biz ölüyoruz…
Bu üzücü hikayeler için sizden özür dilemeyeceğim çünkü görünürde dünyada bu hikayelere kulaklarını tıkayanlar, gözlerini yumanlar çoğunlukta.
O yüzden bırakacağım üzülün.
Ben Atlas Sarrafoğlu, İklim Kuşağı Konuşuyor programını dinlediniz.
Şade’den Pearls isimli şarkı ile programımı kapatıyorum.
Haftaya cuma günü saat 14’te görüşene kadar Gezegenimize iyi bakın!